Ahirzaman Fitneleri

          İslâmiyet noktasında bu asır, gayet ehemmiyetli ve dehşetlidir.Kur’an ve Hadîs ihbar-ı gaybî ile, ehl-i imanı onun fitnesinden sakınmak için şiddetle haber vermiş.K.L 187 p1

AHİRZAMAN FİTNELERİ 


İslâmiyet noktasında bu asır,
gayet ehemmiyetli ve dehşetlidir.Kur’an ve Hadîs ihbar-ı gaybî ile, ehl-i imanı onun fitnesinden sakınmak için şiddetle haber vermiş.K.L 187 p1……… 


   Sual:Fitne-i âhirzaman o kadar dehşetlidir ki, kimse nefsine hâkim olmaz.” Bunun için, binüçyüz sene zarfında emr-i Peygamberîyle bütün ümmet o fitneden istiaze etmiş,azab-ı kabirden sonra

مِنْ فِتْنَةِ الدَّجَّالِ وَ مِنْ فِتْنَةِ اۤخِرِ الزَّمَانِvird-i ümmet olmuş. Şualar 584 p5………………………….
Sen bu zamanın hâdisâtına, fitne-i âhirzaman diyorsun. Halbuki Hadîsde vârid olmuş ki: “Âhirzamanda Allah Allah (C.C.) denilmeyecek; sonra kıyamet kopacak.”


           

            Elcevab : Evvela:
Fitne-i âhirzamanın müddeti uzundur; biz bir faslındayız.


            Sâniyen : Yerde Allah Allah (C.C.) denilmeyecekten murad;
Allah’a îman kalkacak demek değildir. (Hâşiye: 1)Belki Allahın nâmını değiştirecekler demektir.Nasıl ki yerde Allah Allah (C.C.) denilmezse kıyamet-i kübrâ kopacak. Bir memlekette de Allah Allah (C.C.) denilmezse bir nevi kıyamet kopmasına işarettir (Hâşiye: 2). S.T.Ğaybi 164 p2 …………..…………………………

            Bu âhirzaman fitnesinde, açlık ehemmiyetli bir rol oynayacak. Onunla ehl-i dalalet, bîçare aç ehl-i imanı derd-i maişet içinde boğdurup, hissiyat-ı diniyeyi ya unutturup, ya ikinci, üçüncü derecede bırakmağa çalışacak diye, rivayetlerden anlaşılıyor.K.L.140 p son ……………………

            Bu acib asrın hayat-ı dünyeviyeyi ağırlaştırması ve yaşamak şeraitini ağırlatması ve çok etmesi ve hacat-ı gayr-ı zaruriyeyi, görenekle tiryaki ve mübtela etmekle hacat-ı zaruriye derecesine getirmesiyle,
hayatı ve yaşamayı, herkesin her vakitte en büyük maksad ve gayesi yapmıştır. Onunla hayat-ı diniye ve ebediye ve uhreviyeye karşı ya sed çeker veya ikinci, üçüncü derecede bırakır. K.L.109 p4 …………………………………………..…………………………………………………

           
Âhirzamanın fitnesinde en dehşetli rolü oynayan, taife-i nisaiye ve onların fitnesi olduğu hadîsin rivayetlerinden anlaşılıyor. Evet nasılki tarihlerde,eski zamanlarda “Amazonlar” namında gayet silâhşör kadınlardan mürekkeb bir taife-i askeriye olarak hârika harbler yaptıkları naklediliyor.


            Aynen öyle de: Bu zamanda
zındıka dalaleti, İslâmiyete karşı muharebesinde, nefs-i emmarenin plânıyla, Şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi; yarım çıplak hanımlardır ki, açık bacağıyla dehşetli bıçaklarla ehl-i imana taarruz edip saldırıyorlar. Nikâh yolunu kapamağa, fuhuşhane yolunu genişlettirmeğe çalışarak; çokların nefislerini birden esir edip, kalb ve ruhlarını kebair ile yaralıyorlar. Belki o kalblerden bir kısmını öldürüyorlar.
Gençlik R. 24 p1
…………………………………………………………………………………………….


            Âhirzamanda
bir şahsın hatiat ve günahlarının gayet dehşetli bir yekûn teşkil ettiğine dair rivayetlervardır. Eskide acaba âdi bir adam, binler adam kadar günah işleyebilir mi ve o âhirzamanda bildiğimiz günahlardan başka hangi günahlardır ki kâinatın heyet-i mecmuasına dokunur, kıyametin kopmasına ve dünyaları başlarına harab olmasına sebebiyet verir, diye düşünürdüm. Şimdi bu zamanda müteaddid esbabını gördük. …………………………………..

 

            Ezcümle müteaddid vücuhundan radyomla anlaşıldı ki: O bir tek adam bir tek kelime ile, bir milyon kebairi birden işler ve milyonlarla insanı dinlettirmekle günaha sokar. K.L.71 p son ………………………………………….

            Risale-i Nur talebelerinden bir genç hâfız, pek çok adamların dedikleri gibi dedi: “Bende unutkanlık hastalığı tezayüd ediyor, ne yapayım?” Ben de dedim: Mümkün oldukça nâmahreme nazar etme. Çünki rivayet var. İmam-ı Şafiî’nin (R.A.) dediği gibi: Haram nazar, nisyan verir. Evet ehl-i İslâmda, nazar-ı haram ziyadeleştikçe, hevesat-ı nefsaniye heyecana gelip, vücudunda sû’-i istimalât ile israfa girer. Haftada birkaç defa gusle mecbur olur. Ondan, tıbben kuvve-i hâfızasına za’f gelir. ……………………………..…………………………………………………………..

            Evet bu asırda açık-saçıklık yüzünden, hususan bu memalik-i harrede o sû’-i nazardan sû’-i istimalât, umumî bir unutkanlık hastalığını netice vermeğe başlıyor. Herkes cüz’î, küllî o şekvadadır. İşte bu umumî hastalığın tezayüdüyle, hadîs-i şerifin verdiği müdhiş bir haberin tevili ucunda görünüyor. Ferman etmiş ki: “Âhirzamanda, hâfızların göğsünden Kur’an nez’ediliyor, çıkıyor, unutuluyor.” Demek bu hastalık dehşetlenecek, hıfz-ı Kur’an’a bu sû’-i nazarla bazılarda sed çekilecek; o hadîsin tevilini gösterecek.

………………………………لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللَّهُ……………….……………
            Ehadîs-i şerifede gelmiş ki: “
Âhirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhas-ı müdhişe-i muzırraları, İslâm’ın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek az bir kuvvetle nev’-i beşeri herc ü merc eder ve koca Âlem-i İslâmı esaret altına alır. Mektubat 270 p1 ………………………..

            Tabiiyyun, maddiyyun felsefesinden tevellüd eden bir cereyan-ı Nemrudane, gittikçe âhirzamanda felsefe-i maddiye vasıtasıyla intişar ederek kuvvet bulup, uluhiyeti inkâr edecek bir dereceye gelir. Nasıl bir padişahı tanımayan ve ordudaki zabitan ve efrad onun askerleri olduğunu kabul etmeyen vahşi bir adam,herkese, her askere bir nevi padişahlık ve bir gûna hâkimiyet verir. Öyle de: Allah’ı inkâr eden o cereyan efradları, birer küçük Nemrud hükmünde nefislerine birer rububiyet verir. Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma ve manyetizmanın hâdisatınev’inden müdhiş hârikalara mazhar olan Deccalise; daha ileri gidip, cebbarane surî hükûmetini bir nevi rububiyet tasavvur edipuluhiyetini ilân eder. Bir sineğe mağlub olan ve bir sineğin kanadını bile icad edemeyen âciz bir insanın uluhiyet dava etmesi, ne derece ahmakçasına bir maskaralık olduğu malûmdur.Mektubat 56 p son

            Âhirzamanda vukua gelecek hâdisata dair hadîslerin bir kısmı müteşabihat-ı Kur’aniye gibiderin manaları var. Muhkemat gibi tefsir edilmez ve herkes bilemez. Belki tefsir yerinde tevil ederler.

وَمَا يَعْلَمُ تَاْوِيلَهُ اِلاَّ اللَّهُ وَ الرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِsırrıyla, vukuundan sonra tevilleri anlaşılır ve murad ne olduğu bilinir ki, ilimde râsih olanlar

اۤمَنَّا بِهِ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَاdeyip o gizli hakikatları izhar ederler.Şualar 578 pson


            Dördüncü Mes’ele: Rivayette var ki: “Âhirzamanda, Allah Allah diyecek kalmaz.”

لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللَّهُ bunun bir tevili şu olmak gerektir ki: “Allah!. Allah!. Allah!. deyip zikreden tekyeler, zikirhaneler, medreseler kapanacak ve ezan ve kamet gibi şeairde ismullah yerine başka isim konulacak” demektir. Yoksa umum insanlar küfr-ü mutlaka düşecekler demek değildir. Çünki Allah’ı inkâr etmek, kâinatı inkâr etmek kadar akıldan uzaktır. Umum değil, belki ekserinsanlarda dahi vukuunu akıl kabul etmez. Kâfirler Allah’ı inkâr etmiyorlar,yalnız sıfâtında hata ediyorlar. ………………………………………………………………………………………………….

            Diğer bir tevili şudur ki: Kıyamet kopmasının dehşetini görmemek için, mü’minlerin ruhları bir parça evvel kabzedilir; kıyamet, kâfirlerin başlarında patlar.Şualar 584 p1 ………………………. ……………………………………………………………………….

Birinci Mes’ele: Rivayette var ki: “Âhirzamanın eşhas-ı mühimmesinden olan Süfyan’ın eli delinecek.” Allahu a’lem, bunun bir tevili şudur ki: Sefahet ve lehviyat için gayet israf ile elinde mal durmaz, israfata akar. Darb-ı meselde deniliyor ki, “Filan adamın eli deliktir.” Yani çok müsriftir. ……………………..

İşte, Süfyan israfı teşvik etmekle, şiddetli bir hırs ve tama’ı uyandırarak insanların o zaîf damarlarını tutup kendine müsahhar eder diye bu hadîs ihtar ediyor. İsraf eden ona esir olur, onun dâmına düşer diye haber verir. Şualar 583 p1 ………………………………………………

Sonra dediler: “Aynı şahıs
bir su içecek, onun eli delinecek ve bu hâdise ile Süfyan olduğu bilinecek?” Ben de cevaben dedim: “Bir darb-ı mesel var: Çok israflı adama “eli deliktir” denilir. Yani elinde mal durmuyor, akıyor, zayi’ oluyor, deniliyor. İşte o dehşetli adam bir su olan rakıya mübtela olup, onun ile hasta olacakve kendisi hadsizisrafata girecek, başkalarını da alıştıracak.”

Şualar 359 p1……………………………………………………………………………………………………

İkinci Mes’ele: Rivayette var ki:”Âhirzamanın dehşetli bir şahsı, sabah kalkar; alnında “Hâzâ kâfir” yazılmış bulunur.…………………………………………………….…………………………………

Allahu a’lem bissavab.. bunun tevili şudur ki: O Süfyan, kendi başına firenklerin serpuşunu koyup herkese de giydirir. Fakat cebir ve kanun ile tamim ettiğinden, o serpuş dahi secdeye gittiği için inşâallah ihtida eder, daha herkes yalnız istemeyerek onu giymekle kâfir olmaz.Şualar 583p4 ………………………

Beşinci Mes’ele: Rivayette vardır ki: “Âhirzamanda Deccal gibi bir kısım şahıslar, uluhiyet dava edecekler ve kendilerine secde ettirecekler.”……………………………………………………………..

Allahu a’lem, bunun bir tevili şudur ki: Nasılki padişahı inkâr eden bir bedevi kumandan, kendinde ve başka kumandanlarda, hâkimiyetleri nisbetinde birer küçük padişahlık tasavvur eder.Aynen öyle de: Tabiiyyun ve maddiyyun mezhebinin başına geçen o eşhas,kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevi rububiyet tahayyül ederler ve raiyetini kendi kuvveti için kendine ve heykellerine ubudiyetkârane serfüru ettirirler, başlarını rükûa getirirler demektir.

Altıncı Mes’ele: Rivayette var ki: “Fitne-i âhirzaman o kadar dehşetlidir ki,kimse nefsine hâkim olmaz.” Bunun için,binüçyüz sene zarfında emr-i Peygamberîyle bütün ümmet o fitneden istiaze etmiş, azab-ı kabirden sonra

مِنْ فِتْنَةِ الدَّجَّالِ وَ مِنْ فِتْنَةِ اۤخِرِ الزَّمَانِ   vird-i ümmet olmuş. ……………………………………….

            Allahu a’lem bissavab, bunun bir tevili şudur ki: O fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftun eder. İnsanlar ihtiyarlarıyla, belki zevkle
irtikâb ederler. Meselâ; Rusya’da hamamlarda kadın-erkek beraber çıplak girerler ve kadın kendi güzelliklerini göstermeğe fıtraten çok meyyal olmasından seve seve o fitneye atılır, baştan çıkar ve fıtraten cemalperest erkekler dahi, nefsine mağlub olup o ateşe sarhoşane bir sürur ile düşer, yanar. İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid’aları birer cazibedarlık ile pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder. Yoksa cebr-i mutlak ile olsa ihtiyar kalmaz, günah dahi olmaz. Şualar 584 p3

 

ص


 

 

Bir yanıt yazın